31 Aralık 2008 Çarşamba

Oğluşumun gözdeleri..




Evde oturup 'Şimdi ne yapsam acaba' dediğim günler ..Bir bayan mecbur kalmadıkça evden çıkmamalı ,ruh sağlığına çook iyi geliyor..Vaktim geniş , Taha Bilal'in spongeboblarını dizip,resimleyecek kadar ..Spongebobtan daha güzel ve daha çok sevilen bir çizgifilm bulabilecekler mi acaba?Ama şu bir gerçek.Almanca dublaj çok daha başarılı!


Tatilden önce tatilde neler yapacağımı düşünürken biraz abarttım galiba..Güya tarif defterindeki yapamadığım şeyleri yapacaktım,mutfağı indirip tekrar koyacaktım..(Bu da ne demekse..)perdeler camlar ,okunmamış kitaplar..pp Biraz mantıklı olmak lazım aslında..En güzelini yapıyorum,şu an dinleniyorum..

Çok güzel hareket..


Çalıştığım okulun ,tam tercümesi yok ama en yakın anlamıyla müdür yardımcısı elinde bir paketle yanıma yaklaştı ve işimden çok memnun olduklarını,bağlı olduğum şirkete bana zam yapmaları gerektiğini söylediklerini ama kabul edilmediğini, aralarında karar alıp en azından bana bir hediye vermelerini uygun gördüklerini söyledi..


Bu adamlar yaşama standartlarını çok yükseltmiş,gerçekten hayran olmamak elde değil..ne kadar MÜSLÜMANCA bir düşünüş..İnsana,yalnızca insan olduğu için değer veriyorlar..


Allah'ım şu akıldan bizlere de nasip et bir parçacık..

16 Aralık 2008 Salı

Painte devam..



Bu mevsimde sıcak birşeyler çizemez tabi..Taha Bilal'in çilekli dondurması..

''oğlum taşırmışsın burasını''
''Nein anne,o dondurma ,eriyor''
''hmm''

5 Aralık 2008 Cuma

Sanat eserleri!!




Tabiiki kabul ediyorum,senin kardanadamın benimkinden daha güzel oldu.Benimkinin zaten yeri iyi değildi.Balkona her çöp atmaya çıktığımda esasadam sanıp irkiliyordum.Senin cimbomlu, penceremin karşısında bana şefkatli kollarını açıyor.İşte fark..(Bende kendimden böyle birşey beklemezdim
ama ne de olsa ilk defa kardanadam yapıyorum hayatımda!..Ot gibi yaşamışım di mi?)

16 Kasım 2008 Pazar




Elalem ne kadar da sahip çıkıyor değerlerine..Laterne için Taha Bilal'in kreşinin hazırladığı gece yürüyüşünde gerçekten kendi adıma çok üzüldüğüm şeylerdi gördüklerim..

St. Martin diye bir şovalye vaktiyle yolda gördüğü üşüyen bir adama sırtındaki pelerinin yarısını kılıçla kesip vermiş...İşte bir cümle ile ifade edilebilen bu hareket almanların pek bi hoşuna gitmiş ve onun uğruna şarkılar yazılıp,dillerde dolandırılmış,fenerler yakılıp sokaklarda yürüyüşe çıkılmış...


ve biz malını mülkünü servetini peygamberin ayakları altına serenlerin sayısını bilmiyoruz bile şanlı islam tarihimizde,çocuklarımıza hikaye diye bile anlatmıyoruz,önem vermiyoruz bile..

Okul ve iş arasında başım kaşınıyor mu acaba diye bile düşünmeye vakit yokken,her sabah trene binerken düşündüğüm şey,

evet zor ama 4 -5 yıl sonra bu zorluklara dair hiç birşey hatırlamayacağım..Tıpkı bu aralar doğum yapan çoğu arkadaşın söylediği gibi..İki gün sonra nasıl acı çektiğini unutuyorsun bile..Allah'ın hediyesi bu insanlara.Acılarımız,çektiğimiz sıkıntılar ya unutulmasaydı, herbirini tutup saklasaydık içimizde..

21 Ekim 2008 Salı

Frankfurt`ta kültürlendik...

Stadtallendorf' tan 26 kişilik grubumuzla Frankfurt kitap fuarı' na hareket ettik..Fuara giriş biletleri , aynı zamanda tren bileti olarak kullanılıyor..Oraya ulaşınca tabiiki çil yavrusu gibi dağılmak durumundaydık,çünkü bir binadan diğer fuar binasına ulaşım için servislerin kullanıldığı devasa büyük bir yerde biz beşimiz bile birbirimizi çok zor bulduk..


Konuk ülke Türkiye ama fuara iyi hazırlanamadığımızı, bizler bile görebildik..Yani biz bu aralar fuar fuar dolaşmayanlar...Standlar hiç de dikkat çekici değildi..Diğer ülkeler çok daha iyi hazırlanmışlar..Mesela Arabistan standı çok görkemliydi..


En güzel ve zevk aldığım bölüm Engin Noyan ve Yıldız Ramazanoğlu kitap okumalarıydı..'I' m a muslim, don't panic ' yazan tişörtüyle Engin Noyan Pazar gününün gözdesiydi..Oma kitabından okuduğu kısa kısa bölümleri gözyaşları içinde okudu..Bir insan ses tonunu değiştirmeden nasıl hüngür hüngür ağlar görmüş oldum ilk defa..Sonunda da ''alkışlamıycaz maşallah diycez''İşte birkaç resim..


Fuar alanına topluca giderken...


Görmemiş, bir gökdelen görmüş...tutmuş,resmini çekmiş:)..

Dost dostu nerde bulur? :Kabe'de...Umrede fotoğraf çektirmemize izin vermemişti ama burda çektik..


İşte çok tartılışan harita,buna göre epey bir bölüm gitmiş elimizden..Hiç boş durmuyorlar,özel harita görevlisi ,bu haritanın başında almanlara hikayeler anlatıyor..


Bu harika işler başaran hanımla oturup kahve içerken, pek çok şey sığdırdık iki saate..Dünya misliman kadınları,ideal müslüman bayanlar,dünyada olup biten veya bitmeyen sorunlar,evlilik ,ev işleri...Bizleri hedef kitle olarak görüp anlattı bütün bunları soluk soluğa Yıldız Ramazanoğlu..İnşallah bizlerde oluşturduğu bu pozitif etki hiç bitmez...

13 Ekim 2008 Pazartesi

veysel inan-berrak şov

Kına programı yapmak mı? Uzak dursun..Bir arkadaşı kıramadık güzel bir program yapalım size dedik,elimize yüzümüze bulaştırdık...

İnsanlar kına gibi toplantılara eğlenmek arkadaşları,ahbabları görmek halleşmek için geliyor..Sen bir de tut,her cinsten insan olan bu gruba sohbet vermeye kalk..

Bizim program açılış Kur'an-ı Kerim'inden sonra karıştı...Kız tarafından bir hoca,çocuklara soru sorup hediye dağıtmaya başlayınca olan oldu..Benim kız için hazırladığım klip de çalışmadı..
Neyse ki kına kısmı fena olmadı da ordan yırttık..

Ertesi günü de berrak şovla çocuklar gözel bir gün geçirdiler..Nasrettin hoca,hacivat-karagöz neyin nesiymiş ,görmüş oldular.Oğluş nasrettin hocadan biraz ürktü,haci
vatı da göremedi çünkü uyudu..

Öyle bir hafta işte..

En büyük hayaliniz nedir? sorusuna savaşsız bir dünya,tüm ülkeleri gezmek filan diye cevap vermeyip, döner makinesinin içindeki kocaman takılmış döner etini çıkarıp hapur hupur yemek diyecek kadar idealist olan sevgili eşim için en mutlu gün gerçekleşti..Küçük bir döner makinesi alıp başladık eti döndürmeye




Sonuç tabiki gerçek döner gibi olmadı.Zaten onların içinde etten başka ne ararsan var..Havuç bile koyuyorlarmış..

4 Ekim 2008 Cumartesi

Ağzımızın tadı ramazan..

Hayatımızın bir ramazan sayfasını daha kapatıp yolumuza devam ediyoruz.Ramazanda tuttuğum internet orucunun sonucu olarak sayfalar biraz ilgisiz kaldı.Bu arada bu da Kuran okulumuz için açtığım blog.www.kuranokulumuz.blogspot.com.Bu sayede veliler hafta sonu kurs öğrencileriyle neler yapmışız görebilecekler.Evde tekrar da yapabilirler..



Ramazanı tekil bir müslüman olarak güzel yaşayabilmenin mümkün olmadığını düişündüm bu ay..Yalnızca oruç,tek başına ,kimseyle paylaşmana gerek olmadan,
Yalnızca O ve sen
in aranda olan

Teravih, iftar ,mukabele,fitre,kadir geceleri ,sohbetler..Bunlar için çoğul şahıslara muhtacız biz.Kalabalık sofralar,teravihe yetişmek için apar topar yenen yemekler,cemaatle sevap sayıları katlanan namazlar..


Bu ramazan iftar vaktinin biraz geç olmasıyla(8.30-7.30) teravihlere çok fazla gidemedim ama gittiğimde çok haz ald
ım,hocamızın kıldırış temposu ne yavaştı ne de hızlı..İftar yemeği yetiştirme telaşım,mutfakta kendi yaptığım ışıklı ramazan süsüm,sabah,anlamlarıyla beraber okuyup çok haz aldığımız sohbet tadında mukabelemiz,hafta sonları camiide verilen iftar yemekleri,teravih sonu cemaate ikram ettiğimiz sahlep,oğlumun kendi misafirlerini yarım saat öncesi camda beklemesi...

ramazanıma renk kattılar hepsi..

22 Ağustos 2008 Cuma

Ressam mı olcak ne?

Her ne kadar sola doğru meyletmiş bir hilkat garibesi gibi görünse de o bir 'Power Ranger'. Oğluşun, bilgisayarda çizdiği ilk anlamlı resim..

Ramazan Fenerleri

Ramazan hazırlık gerektiriyor..Sofralar için mantılar,börekler,baklavalar,buzluğa atılan sarmalar dururken ben de kağıtlarla makaslarla uğraşıyorum..Üstünde 'Allah' yazan feneri geçen sene;'Ramadan Mübarak' yazanı da bu sene oğluşla yaptık..'Allahım,recep ve şabanı bize mübarek kıl ve bizi ramazana ulaştır'(Hz.Muhammed)..Amin

İlk gün



Okulun ilk günü...genelde unutulmaz..Annemin beni uyandırdığı ses tonu hala kulağımda..Sonrasında hatırladığım şey bir çocuğun (adı da Emre'ydi) ortalığı yıkarcasına ağlaması..Bir de ilk tenefüs ziliyle ders bitti sanıp,çantamı toparlayıp evin yolunu tutmuştum.






Burada ilkokula yeni başlayan çocuklar,önce kiliseye giderler,papaz amca bir güzel dua eder ve şeker verir.Aynısından biz de isteriz dedik ve yeni okula başlayan çocukları camiye çağırdık.Onlara daha öncesinden çikolata ,etiket ve dualardan oluşan küçük paketler hazırladık.Önce hocamız dua etti,birkaç nasihat,fotoğraf çekimi ve hediye dağıtımıyla 15 dakikada bitti.Sonra okullarının yolunu tuttular.Camide başlayan okulun ilk günü..Bizim kadar olduklarında unutmazlar.


1 Ağustos 2008 Cuma

Mutluluk budur mesela..



İnsan durup dururken,öylece oturuyorken nasıl mutlu olur?

Ansızın kapı çalar,kapıdaki adam, arabanıza çarptığını ve biraz hasar oluştuğunu,bunu ödemesi gerektiğini söyler..İnsan da ,böyleleri hala var olduğu için sevinir...mutlu olur..

31 Temmuz 2008 Perşembe

Oyuncak Kabe..




Yaz kursumuza Taha Bilal'i de götürmek zorunda kalınca sürekli anne diyen bir çocuk için zor oldu tabii.. Abilerine göre epey küçük kaldı..Yine de bir arada derede küp şekerimizi yapabildik..

Odadan korsan adamını aldı ve başladı döndürmeye..Bunu yaparken de 'lebbeyk'i söylemeyi de unutmadı,hatta 'Laaa şerike lek'i de bir hoca edasıyla bi güzel uzattı..Korsan amcaya artık hacı korsan diyor..

Her hali güzel olan Kabemizin maket hali de güzel,hele de sel basmış halini ilk gördüğümde ne kadar şaşırmıştım ama ne güzel serinlemek isteyen 'dur ben bi tavaf yapıyım'deyip yüzerek tavaf yapmıştır herhalde..



Ne güzeldi ona bakmak..

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Herkesi çok özledim!

Kimsecikler kalmadı buralarda.Akrabalarımız,etrafta görüştüğüm, hâl hatır sorduğum,nerdeyse markete çıktığımda bir selam vereceğim kimse kalmadı,herkes Türkiye'de..Sen misin tatilini erken yapan,izin dönemi gelince böyle kalırsın işte kuş gibi..
Allah insanı yalnız bırakmasın ,gerçekten ,şu aralar bu dua çıkıyor ağzımdan..Oğluş da benim gibi can sıkıntısında..Bazen oynuyoruz,bazen dalaşıyoruz,havalar da elvermiyor ki biraz dışarıda oyalanalım .
Ve şu kafamda çok net artık..Biz müslümanlar birbirimize muhtacız.İnsanın mutlu olması tek başına çok zor hatta imkansız!
Hadis takvimimde bugünki(yoksa bugünkü mü çözemedim halen)hadis de cup diye oturdu:'Mü'minin mü'mine karşı durumu.bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir'
Buhari,salat 88

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Cumalarımız mübarek inşallah

Her Cuma olduğu gibi bu Cuma günü de iş başı..Bizim camimizi kalkındırmanın yolu lahmacunlardan geçiyor. Yapan kişiler sürekli değişiyor tabii..Yorulanın yerini hemen başkası alıyor.En güzeli de cami önü çok hareketli ..Bu neşeli hava Cuma gününe çok yakışıyor..



Lahmacun team 8.30-18.00 mesaisi




14 Temmuz 2008 Pazartesi

Rezalet:)


-Kadınlar park alanı-
Bu utanç verici fotoğraf Stuttgart havaalanından..Bir şeyi beceremeyişimiz bu kadar da yüzümüze vurulmaz ki canım..Yakında kadınlara özel yollar falan da yapar bunlar..

11 Temmuz 2008 Cuma

Tutumlu olmak lazım




Ekonomik olarak evi idare edebilmek zor iş bana göre.Ama etrafımda öyle insanlar var ki ekonomi hikayelerini dinledikçe parayı havalara saçıyormuşum gibi gelmeye başladı.Hem de bu aralar Taha Bilal'in sürekli ellerini yıkamak istemesi ve nerdeyse bir banyo yapacak kadar su harcamasıyla, israf boyutunu da düşünerekten bazı kararlar almam gerektiğine karar verdim.Tabiiki diş fırçalarken suyu açık bırakanlardan da değilim(Böyle insanlar hala var mı acaba ?)



Çok fazla değil ufak detaylara dikkat edildi mi o küçük görünen şeyler bir yıl sonra kocaman oluyor ve ortaya ciddi miktarda kâr çıkıyor.Buna en ilginç örnek de google ın giriş sayfası siyah olsaymış yılda tam 3000 megawatt elektrik tasarrufu yapılmış olacakmış..
Benim yapabileceklerim şeyler en azından şunlar olabilir, mesela çamaşır ve bulaşık makinelerini etraf müsaitse,yani konu komşu rahatsız olmazsa gece çalıştırmak gibi.Sonra marketlere çıkmadan önce market broşürlerine bakıp ,kıyaslamak ve indirimde olan ama işime çokça yarayan (yumuşatıcı,deterjan vb) ürünlerden bol miktarda stoklamak ,ayrıca aç olmamam lazım alışveriş yapmadan önce ,yoksa çıldırmış gibi raflara saldırıyorum..Yiyecek bozulmalarına karşı buzluğu daha sık kullanmak,haşlama sularını çorba yapmak üzere saklamak(evet ben hep döküyorum o vitaminli suları),bayat ekmekler için değişik tarifleri kullanmak(bunun için bana http://www.birlokmaekmekicin.com/ yardımcı olabilir).pilleri şarj edip kullanmak,çamaşır makinemin küvete boşalttığı suları bekletmek (bununla balkon yıkanabilir,apartman boşluğu silinebilir).Gece yatmadan prizlerin kırmızı ışığını kapatmak..



Ayrıca bir çöp düşmanı olarak yani eline geçirdiğini atmayı seven biri olarak biraz daha kafayı kullanarak ,atmak yerine değerlendirmek yoluna gitmem lazım.Az önce marifetli bir hanım sitesinde gezerken ,bu hanımın 15 dakikada eski masa örtüsünden nasıl bir nişan elbisesi yapılır haberini okudum.. Sonra ilham alıp kendisinden sıkıldğım bir süs esyasını resimdeki mumluğa çevirdim.Gerçi bir süs eşyasını yine bir süs eşyasına çevirmek ne derecede kârlı bir iş oldu bilmiyorum ama bunu çok sevdim. Mumu yakıp ışıkları söndürünce etrafını çok estetik aydınlatıyor..
Taha Bilal'in su çılgınlığına da şimdilik formül buldum,ellerini yıkamak istediğinde kovaya su dolduruyorum biraz hem bol bol ellerini yıkıyor hem de suyla oynamış oluyor..Bu konuda kayınvalidem de örnek almam gerekecek.Su ile ilgili fikirlerini duyduğunda, Almanya'ya seminere gelen Mine Alpay Gün çok etkilenip köşe yazısında yazmıştı(Su savaşları ve Neşe'nin annesi,Milli Gazete 05.09.2007)Neşe:görümcem:)...Biz Ankara'da oturuyorken apartmanda millet birbirlerine su parasının ne kadar geldiğini sorarlardı..Teyzeler kimin daha temiz olduğuna böyle karar veriyorlardı:)..
Bir de site var http://www.tutumluol.com/ ....Blog siteme hemen ekliyorum



8 Temmuz 2008 Salı

Heredottan vaaz!



Hz. Hamza bu kadar güzel anlatılır..Bir Osman Sınav klasiği Ekmek teknesi çok severek seyrettiğim bir diziydi.İlla bir dizi seyredilecekse evet onun dizileri seyredilir.Gerçi bu aralar çektiği diziler reyting belasına sekteye uğruyor,bunun son örneği pars narkoterör ,çok tuhaf bir şekilde son buldu.Hem de, şu maceraperest acur oğlanın sunduğu,19 dan mı geri saysak daha uğurlu olur,kutu müneccimliği,pozitif elektrik,yakar mıyım acaba seni türünden her gün yeni bir saçmalığın keşfedildiği şu malum yarışma yüzünden show tv bu diziyi hiç etti..Sonu da tam katliam , dizideki hemen hemen bütün erkek oyuncular öldü..

7 Temmuz 2008 Pazartesi

İlk ezan sesleri

Dünyada güneşi ilk gören yermiş Japonya'nın doğusundaki Kamçatka..Burada ilk ezan sesleri başlıyor, diğer ülkeleri de sırayla kuşatıyor ..Dünyada her an ezan okunuyor,bunu bilmek ne güzel..

4 Temmuz 2008 Cuma

Okula doğru küçük adımlar



Kreşteki ilk günümüz ..Daha doğrusu alıştırma saatleri.. Çocukların hemen adaptasyon sağlamaları biraz zor olduğu için farklı 3 gün 2' şer saatte çocuğunu götürüp onun yanında durabiliyorsun..Çocuklara karşı oğluşumun iyi bir etki bırakması için spongeboblu tişört giydirdim.Spongebobu sevmeyen yoktur herhalde,hayattan lezzet almasını bilen sarı, tatlı sünger.. Her zaman her duruma hazır ve nazır..



Orası bir alem, oynayan çocukları seyretmek çok güzel,o kadar doğallar ki..Onlara kendini kabul ettirmen ne kadar da kolay! Fazla değil 10 dakikalık oyunlarına katılınca , gidene kadar ismimi ,ne zaman tekrar geleceğimi sorup durdular..Sanki stres attığımı hissettim orda,ruhumu dinlerdiler,çok iyi geldiler:) Bir dahaki günümüzü iple çekiyoruz ikimiz de..

2 Temmuz 2008 Çarşamba

Maske takan insanlar..



Bana aldırmayın

Yüzüm bir maskedir

Sizi aldatmasın

Binlerce maskem var

Çıkarmaya korktuğum


ve

hiçbiri ben değilim

Olmadığımı göstermek

İkinci doğam benim



""""""


Kim olduğumu merak ediyor musun?

Hiç merak etme

Ben çevrendeki

Her erkek ve kadınım

Maske takan her insanım...
Charles C. Finn

İçi boşaltılan kelime: Hafızlık..




Evet,Kur'an-ı Kerim dünyanın en çok ezberlenen ve de ezberlenmesi en kolay kitabı..Eğer mübarek Kur'an hakkında ,onun işlevsel özelliklerini sıralamam istenseydi; bu özellik listemde son sıralarda yerini bulurdu.Hafızlık olgusunu küçümsemek değil maksadım ama içinde bulunduğumuz bu asırdaki hafızlıkla ,asr-ı saadetteki ya da sahabe ve tabiin hatta Osmanlı dönemindeki hafzlık kıyaslandığında her akl-ı selim sahibi bunu net bir şekilde görebilir..




Sahabe döneminde onlardan hiç kimse Kur'an 'dan 10 ayetin manasını iyice anlamadan,anladıklarını hayatlarında uygyulamadan diğer 10 ayete geçememişlerdi.Bu metodu kullandıklarından Abdullah bin Ömer(RA) Bakara Suresini tam 8 yılda ezberliyor!..Zamane hafızlarımız bulunan değişik zihinsel yöntemlerle,psikolojiyi de araya katarak 2 ayda Kur'an 'ın tamamını ezberliyorlar..(Bkz:http://www.ilahiyatforum.com/forum/hafizlik-2-aya-indi-t107460.html?s=4d5cdd01292360cadbfc135b787fe77d&)




İslamın yükseliş döneminde de durum hiç farklı değil..Hafız okullarına katılmak isteyen talebeler öncelikle Kur'an ilimlerini öğrenip ezber işini en sona bırakıyorlar. Hatta bir çoğu ;işin bu kısmında bırakıp hafız olmadan imam oluyor..İşte Kur'an'a verdikleri değer..Şimdilerde bazılarına göre iyi bir iş ve eş bulmak için ismin önüne getirilen bir etiket..Kimileri de saklar belki bir ayet sorulur da bilemem diye..M.İslamoğlu doğru diyor:Kur'an hafızı çok, Kur'an muhafızı yok..



Ayetleri önce beyne değil kalbe yazmak,hissetmek..anlamak için çaba harcamak ,Kur'an bizden bunu istiyor.Allah hakkıyla hafız olan mü'minlerin sayısını arttırsın ve çabalarını boşa çıkarmasın. Amin

28 Haziran 2008 Cumartesi

Sezon indirim kampanyası!..



Bugün bir arkadaş 'yatsı namazı kaçta okunuyo?' diye bir soru sordu..'Takvimde yazar, yok mu takvimin evde' diye de cevap verdiler..Buraya kadar normal..Soruyu soran tekrar :'' Takvim var da Yatsı namazı yok!!''


Anlaşılan arkadaşlar sezon kampanyası yapmış, yaz gelince 5 oluyor 4..Bu; çocukken ezberlediğim şu veciz mısrayı aklıma getiriverdi:


Namaz kılalm hadi

Şükretmek demek namaz



O'nun bize verdiği

Sonsuz nimete karşı

Beş vakit bile az!..

26 Haziran 2008 Perşembe

'Gidiyorum'

Nasıl bir insandı hiç fikrim yok ama ardında ;ölüme yaklaşırken bestelediği bu şarkıyı dinleyip, ağlayan çok insan bıraktı..Kazım Koyuncu' yu, ölüm yıl dönümünde sırf bu parçası uğruna rahmetle anıyorum...

Bu oyuncaklar bir harika!



Bu oyuncakların çıktısı alınıp ,kesip yapıştırıyorsun, oyuncak çıkıyor..Sokak satıcılarından,manavına çiçekçisine,hayvanlarına kadar koskocaman bir şehir oluşturulabilir..Bu site japonlara ait olduğu için ( başka kim olabilir ki?) tabiiki okunmuyor ama pembe link tıklanarak hepsini yazdırabiliyorsunuz..



http://paperm.jp/craft/vehicle/index.html

Çocuk yuvası iyi birşey mi!..




Taha Bilal`in kındergarten(kreş-yuva)yaşının gelmesiyle beraber,baştaki heyecanım biraz korkuya dönüştü..Bir kere baştan şunları kabul etmem gerek:


1.Ne kadar donanımlı olursa olsun hiç bir yer ve hiç bir kurum,bir çocuğa ailesinin verdiği sıcaklığı veremez.



2.Öğretmenler için kreşe gelen bir çocuğun, diğerlerinden hiç bir farkı yoktur.(Herkes kendi çocuğunun biraz özel olduğunu düşünür di mi??



3.Yurt dışında yaşıyorsanız,buralardaki yuvaların bazı ritüellerine(yemek duası,papaz ziyaretleri,yılbaşı geceleri,halloween-cadılar bayramı,noel baba vb.) sessiz kalmak durumundasınız..


Bunlara karşın şunları söyleyerek kendimi rahatlatıyorum:


1.Yabancı dile erken hakim olabilmesi için,sürekli yabancı dil konuşanlarla birarada olması gerekir..


2.Çocuk bu şekilde aile ortamından bir kaç saat uzak durarak,evinin kıymetini daha iyi anlayabilir (herhalde öyle olur!)



3.En azından zemek listesini aileni isteğine göre hazırlıyorlar,mesela müslüman ailelerin çocuklarına domuz eti ve mamülleri( sosis,salam, jelatin vb..) yedirmiyorlar.Ayrıca vejeteryan mönü tercih edebiliyorsun ( da benim çocuk pek ot sevmez..)




Ne diyelim inşallah Allah ikimize de kolaylık verir de bu duruma ikimiz de alışırız..

25 Haziran 2008 Çarşamba

Ölüm bir yokluk mudur?


Doğum olayını hiç bu anlamda düşünmemiştim,güzel bir yazı olmuş..
Ölüm Bir Yokluk mudur?

Karanlıktaymışlar.İki embriyo, bir ana rahminde... Her şeyden habersiz bekleşiyorlarmış, sudan bir beşiğin içinde...Sarılıp birbirlerine, karanlıkta uyumuşlar öylece... Haftalar geçmiş, ikizler gelişmiş. Elleri, ayakları belirginleşmiş.Gözleri çıktıkça meydana,İkisi de çevrede olup biteni fark etmiş...Ne rahat, ne güvenli bir dünyaymış bu... Sıcak, ıslak, sevgi dolu... 'Öyle güzel bir dünyada yaşıyoruz ki' demişler, '...bize ne mutlu...' Gel zaman git zaman, çevreyi keşfe girişmişler. Bu karanlık dünyayı ve hayatın kaynağını deşmişler.Onları besleyip büyüten kordonu fark edince O kordonla kendilerini var eden Anne'lerine şükretmişler. Sonra başlamış bir varoluş tartışması:'Buraya nereden geldik, biz nasıl olduk' diye sormuş ikizler...'Annemiz' demiş biri, 'O bizi var etti, bize can verdi.' 'Ne biliyorsun' diye itiraz etmiş öteki, 'Sen hiç Anneni görmedin ki...':'Belki de o sadece zihnimizdedir. Anne inancı bizi rahatlattığı için uydurduğumuz bir şeydir.'Süredursun ana rahmindeki tartışma, ikizler büyüyüp gelişmişler. Rahme sığmaz olup tekmeleşmişler. Artık parmakları ve kulakları varmış kerataların...Büyüdükçe anlamışlar ki, yolun sonu yakın...Gün gelecek, bu güzelim hayat bitecek; Karanlık bir yolculuk, onları bir başka diyara çekecek. '- Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz' diye fısıldamış ikizlerden biri efkarla...'- Ben gitmek istemiyorum' diye diretmiş öteki; 'doyamadım ki daha hayata...' '- Ama mukadderat alnına yazılandır; dua et, belki doğumdan sonra hayat vardır.' Sormuş karamsar olan:'- Bir gün bize hayat veren kordon kesilecek. Ondan sonra başımıza neler gelecek?'Şiirle cevaplamış iyimser olan:'Birçok giden/ memnun ki yerinden/ çok seneler geçti/ dönen yok seferinden...'Ve günlerden bir gün, yer sarsılmış, duvarlar kasılmış.Dayanılmaz sancılarla ikizler beklenen günün geldiğini anlamış. Buruşuk kollarıyla birbirlerine son kez sarılıp vedalaşmışlar.Ve 'ömrümüz bitti' diye çığlık çığlığa ağlaşmışlar. Azrail sandıkları bir el kesmiş onları hayata bağlayan kordonu, Ağlaya ağlaya karanlık bir koridordan öbür hayata çıkmışlar.
Can Dündar

23 Haziran 2008 Pazartesi

Bazıları için bazı şeyler hiç de kolay değil!..




Okunup okunup ibret alınması gereken bir durum gerçekten. Artık her banyoya girdiğimde aklıma geliyor.Allah onlara kolaylık versin diyorum içimden;ve bize de görebilen bir göz,anlayabilen bir kalp...

“BANYODA ÖZGÜR OLMAK”
2002 senesinin Temmuz ayıydı. İki ay önce maalesef annemi ebediyete uğurlamıştım. Bu sebepten günlerimi hüzün ile geçiriyordum. İki ay sonra 17 yaşını doldurup, 18 yaşına girecektim. O güne kadar birçok engelleri aşmıştım. 9 yaşına kadar, kendi ihtiyaçlarım için tamamen aileme muhtaç bir insanken, 8 sene sonra azimle çalışmam ile kendimi tuvalet ihtiyacımı kendi başıma karşılayabilecek bir konuma getirmiştim. Buna artı olarak giysilerimi kendim değiştiriyor, yürüteç ile yürüyor ve istediğim zaman yürütecim ile dışarı çıkıyordum. Şimdi sıra banyo yapamama engelini aşmamdaydı. Ben küçükken beni anneannem yıkardı. Seneler geçip anneannemin yaşı ilerlediğinde bu görevi annem üstüne aldı. Annem rahatsızlandığı için de sırayla ablalarım beni yıkamaya başladı. Fakat tıpkı tuvalet konusunda olduğu gibi banyo konusunda da kendimi aileme yük olmaktan kurtarmanın zamanı gelmişti.
O gün yine evde tek başındaydım. Onun için rahatlıkla kendi başıma yıkanmayı deneyebilirdim. Önce nasıl yıkanabileceğimi düşündüm. Sonra bir plan yaptım. Evet başlıyordum;
Her zaman banyoda rahat ettiğim için koltuklu beyaz sandalyeyle yıkanırdım. Bu yüzden sandalyenin küvetin içine konulması gerekti. Bunu her zaman ailem yapıyordu. Bu sefer o sandalyeyi küvetin içine ailem değil, tabii ki ben koyacaktım. Önce yürütecimle banyonun önüne yürüdüm, sonra yürütecimden dizlerimin üzere indim. Emekleyerek mutfağa gittim. Yaz mevsimi olduğu için doğal olarak yerlerde halı yoktu. Diz kapaklarım ağrıdı. Fakat gülü seven dikenine katlanırdı. Mademki ben artık kendim yıkanmak istiyordum, o zaman bazı sorunlarla başa çıkmam gerekiyordu. Onun için ağrıya aldırış etmeden mutfaktan koltuklu sandalyeyi banyoya kadar sürüklemeye başladım. Bu sürükleme yöntemim şöyleydi. Biraz emekliyor sonra durup arkama dönerek sandalyeyi sürüklüyordum. Böyle yaparak sandalyeyi banyo önüne kadar getirdim. Sonra sandalyeyi kaldırdım ve banyonun içerisine girdirip küvete doğru itekledim. Evet, bu sandalyeyi banyoya getirme işi tamamdı. Sıra banyoya girip, sandalyeyi küvetin içine koymaktaydı. Yürütecimi tutarak dizlerimin üzerinden ayağa kalktım.(detaylı anlatıyorum) elimle banyonun ışık düğmesini açtım. Yürütecimi kaldırarak banyonun yüksek eşiğinden geçirdiğimden sonra banyoya girdim ve kapıyı kapattım. Şimdi önümde sandalye vardı. Onu yürütecimle iterek küvete kadar götürdüm. Artık sıra sandalyeyi küvetin içine koymaya gelmişti ama ondan önce kendimi güvene almalı ve sandalyeyi küvetin içine koyarken dengemi kaybedip düşme olasılığını tümden ortadan kaldırmalıydım. Bunun için de klozete oturmalıydım. O yüzden sağ dönüp geriye giderek lavaboyla klozetin arasındaki boşluğa girdim. İki kapağını kapatıp klozetin üzerine oturdum. Güvenlik işini halletmiştim. Artık rahatlıkla sandalyeyi küvetin içine koyabilirdim. Sandalyeyi kendime çekip sağ yan tarafa yatırarak sol ön ve arka ayakları küvetin içersine girdirdim. Devamında bu kez sol yan tarafa doğru yatırıp sağ ön ve arka ayakları da girdirmeyi başardım. Artık geriye küvetin içersindeki sandalyeye düşmeden oturmak kalmıştı. Onun için yürütecimi tutarak klozetinden kalktım. Hafif sol çapraza doğru yürüdüm. Şimdi sıra geriye gelip sandalyeye oturmamdaydı. Düşmemek için yavaş, yavaş geri gidip küvetin dibine yanaştım. Dikkatlice sağ ayağımı kaldırıp küvetin içersine soktum. Ardından sol ayağımı da soktum. Ve sandalyeye oturup önce sandaletlerimi sonra da giysilerimi çıkardım. Tamam, işte artık ilk banyomu yapmaya hazırdım. Yanmamı önlemek için çeşmede soğuk suyla güneş enerjimizdeki sıcak suyu açıp istediğim sıcak suyu ayarladım ve duşu açtım.
İşte doğduğum günden beri ilk kez kendim banyo yapıyordum. Bu benim için anlatılamayacak kadar özel bir duyguydu. Fakat bu başarıma diğer başarılarım kadar sevinemedim. Çünkü annem artık hayatta değildi. Oysa bu başarımı annemle paylaşmayı ne kadar isterdim. Fakat maalesef artık böyle bir şey mümkün değildi. Fakat kim bilebilir, belki annem o an cennetten kendi kendime yıkanmamı görüyor ve gene mutluluktan gözlerinin içi gülüyordu…

Onur KARADOĞAN
Satranç Sporcusu
(Spastik Özürlü)

Arsiv

FEEDJIT Live Traffic Feed

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...