7 Kasım 2021 Pazar

250 euro ile ne yapabilirsin?

Bir "şey" düşün ve yumuşacık olsun böyle sarılınca sıcaklığı kendinden gelsin. Sonra çıkardığı sesler seni dinlendirsin hatta huzurundan uyuyakal yanında. Bakışları da içine tuhaf bir merhamet koysun. Öyle çok pahalı da olmasın normal bir bütçeyle ulaşabil. Kavgaların ortasında salına salına içeri girsin tuhaflıklar yapsın kavgaları tükürük püskürtülen kahkalara dönüştürsün.Top oyna onunla, yakalamacılık, kaçıp kovalama filan hareket katsın hayatına. Bazen de mayış kal yanında  tembelliğine tembellik katsın  yerinden kalkama. Kötü şeyleri de var tabi hayat hep kolay olmaz cennet olurdu hayat. Yanındayken rahat rahat bir tabak cips bile yiyeme ortak çıkar. Mutfağın kapısını kapalı tut, yemeklerine dalar.Kapı mı çaldı ,çalan beklesin al onu sakla tut yoksa kaçar. Bilgisayarda telefonda işin mi var beklesin ilgilenmezsen yaralar.Sabah ilk önce  uyanana fena takar. Neymiş bu ? Evet bildiniz o bir LEBLEBİ. Nâm-ı diğer Leblebito, Leblebiş,Leblebitoviç, Miyavito, Miyavko,Miyakovski, Miyaviyavi , top oynadığı zaman  Leblebinyo, Motor taktığı zaman Harley Davidson,hızlı kaçınca şimşek, lan, pusucu,  Küçük miyav, Kedi çiceği ( Zaten bizim eve giren herhangi bir şeyi asla kendi ismiyle anamayız). Hoş geldin Leblebi ,250 euro ile yapılabilecek en güzel şeysin

15 Nisan 2021 Perşembe

Ramazan geldi Ramazan!

Özbek sanatçıların seslendirdiği bir başlık koydum,benim için bu müzikli bir sözdür asla dümdüz okuyamıyorum "Ramazan geldi ramazaaan" :) Bu kez de yine evlerimizde ağırladığımız, onun için süslü ışıklı gösterişli köşeler hazırlayarak ( belki biraz da abartarak)... ( Ama tek eğlencemiz bu napalım yani ) beklediğimiz mübarek ayı sanki sadece biz değil , tüm kainat bekliyor gibi. Yıldızlar, güneş, ağaçlar, hayvanlar , en çok da hilal gözlerini kısarak  pusuda beklemiş ve gelince huzurda saygıyla eğilmiş " Hoş geldin ey beklediğimiz" demiş gibi.. 

Biz de bu sene yine tüm malzemeleri depodan çıkardık ve özenle kurduk. Bu ramazan, köşemizde küçük bir camimiz var. Hafsa hanım teravihleri orada kılıyor. Hep birlikte ikindi ve yatsı sonrası hatim okuyoruz ve namazları cemaatle kılıyoruz. Rüya gibi başladı diyebilirim. Hatta buraya evimizin şairinden bir akrostiş ekleyim:)
Rüya gibi bir Ramazan yaşıyoruz.
Akşama iftarda buluşuyoruz
Mukabeleyi hep birlikte okuyoruz.
Ailecek teravih namazını kılıyoruz
Zaman dursa bu ay hiç bitmese
Asırlar boyu böyle sürse
Neticesinde bizi birlikte cennete götürse

Bugün 2. günümüz bitmiş oldu. Umulur ki her gün buraya girilse, notlar yazılsa, Selcan hanım ...Duyurulur...

6 Mart 2021 Cumartesi

45'lik eskimeyen plak!

Dünya döner..Zaman döner.. ve döner döner... evet gece 00.00' ı gösterdiğinde belki bir lahmacunun arasına koyduracağı ekstra etli bir dürümle 45 yaşına adım atmış olacak beyim.Bunun hayalini kurmak, bu fikirle birkaç gününü gülümseyerek geçirmek ,kıskandığım bir olgu.Keşke mutlu olmak bu kadar kolay olabilse. Aslında haksızlık etmek istemem Yasin'in yanında mutlusunuzdur, çünkü o kendinden çok sizin rahatınızı düşünmüştür çünkü bir kahraman olmak bunu gerektirir. 44 yaş pek kolay geçmese de bizim için sonu güzel oldu diyebilirim. Tüm tuzakları Allah kurar değil midir? O halde bu tuzakları pekala hayırlara da çevirir. Hayırlara dönüşen bir korona dönemi gibi mesela.Evden çalışmanın,hep bizimle olmanın, yanıbaşımızda koruyucu görevini tamamlaması için çok güzel bir fırsat olması mesela. Bu sürede bazen sevmediği işler yapmadı değil, mesela bol bol yürüyüşe çıkmalar, bir türlü bitmek bilmeyen sıkıntılı perhiz,rejim,diyet sözleri.. Ve ulaşabileceği en son kiloyu da bu yaşında görmüş oldu.Şimdilerde bol gelen eşyalarla çöpe atarak vedalaşıyoruz ki bir daha bize musallat olmasınlar:) 

Musallat demişken birlikte Kurtlar vadisinin bölümlerini baştan izlememiz de bu dönemin etkilerinden oldu. Birlikte vakit geçirmenin keyfini bir kez daha keşfetmişken bagaj döneri ile bendeniz dönerin o kadar kötü bir fast food olmadığını da keşfettim. Gidilecek alanlarımızın gitgide  azaldığı günlerde birbirimize yolculuk yapmamız , en mantıklı ve hoş şeydi:)  Birliktelik demişken, cemaatle kılmaya başladığımız namazlarımızın zevki de sevabı kadar çoktu. Market alış verişi, mutfak işleri derken bir çok şeyi beraber yapıvermişiz, ( spora da başladık ama o biraz hmmm)  ,mutfakta biri tahta kaşıklarını bulaşık makinesine atmayıp elinde yıkıyorsa o olmuş demektir.Yasin tam bir mutfak olgunu .. 

Olgun mu dedim, "hamdım,piştim, yandım " misali bir konuda daha bu sene " ben de varım" dedi ve akrostiş sanatını aşk ile ustaca birleştirip eşini mest eden eserler bıraktı.Böylece kalbimi hem maddi ,hem manevi çiçek bahçesine çevirdi. Ömrün çook uzun sonunu düşünmeyen kahraman, 86  yaşına kadar! huzur ve sevgi ile bizimle yaşa ! Sağ kolunda saatin, sol elinde,kimsenin senden hacılayamayacağı  tesbihin ile şimdi pastanın mumunu söndürebilirsin. Mutlu ol doğum gününde, hayatın her yerinde, mutlu ol doğum günündeeee:))

22 Şubat 2021 Pazartesi

10 üzerinden 10!!!


Haadılayn, kıdımız,pyensesimiz, piyakasaurusumuz ve dışarıdan duyanın asla ve kat'a anlamayacağı çeşit çeşit lakaplarıyla nâm-ı diğer Hase; 10 yaşında. İki rakamlı sayılara geçtik geçmesine de hala küçük bebeğimiz gibi kucaktan kucağa geziyor,şımardıkça şımarıyor. Abinin gözbebeği zaten kıyamadığı, hele o pembe üstünü giyince lolipopa benzettiği ... O kadar çok gelip sarılıyor ki artık sınır koyduk( Sınır koymak bizim işimiz..) 
Bu sene onun için de tabiiki evde kalma senesi..Hatta beklemediğim şekilde memnundu yani artık abisinin bile canına tak etti de okula gitmek istedi, o bir gün bile istemedi.. O da sahurlara kadar oturdu  epey oruç tuttu, videolar yaptı, pek oyun oynamadı, tüm oyunlar ekran başındaydı.  Tabiiki komşu  Ceylin ve Nisa, okul kankisi Zahide, kuzen Arda, koronasız yaşam alanından fırlayıp evimize sık sık konuk oldular. 

Hafsa kızımıza bu sene kuş aldık ama o pek sahiplenemedi doğrusu, çoğu zaman odasında bile istemedi hanımefendi çünkü ona alışmıyorlarmış.Emeksiz yemek olur mu Hafsa hanım?!

   Tabiiki yeni odasından da bahsedeceğim elbette.Aslında bizim yatağımızda daha fazla yatmamasına nasıl bahane buluruz diye düşünürken aklımıza Hafsa ile odaları değiştirmek geldi. Bu uğurda küçük odaya geçmeye razı olduğumuz doğrudur. Aman zaten büyük yatak odası neme gerek?!! Sadece çamaşır yerleştirmek için giriyorum gün içinde. Oysa Hafsa geniiiiş çevresini küçük odasında ağırlamak zorunda kalıyordu. İyi oldu mu? Oldu..Benim de yeni bir yatak odası takımım oldu ,onun da ışıklı yatağı.
 
 Hafsa Selin'in elinden artık pek kahve içemez olduk. Kahve yap bize deyince uyku taklidi yapıyor.Tembel mi? Yok canım biraz üşengeç olabilir. Yemek sonrası duayı bana kaptırmamak için hızlı davranıyor,çünkü benim duam uzun ,onunki kısa. Hala bazı kelimeler onun sözlüğünde çok başka,mesela karnı gudurdar,canı sıkışır, gözleri kamışır..Saylangoz, hayla, yüra.. Biliyor musunuz okullar da uzuttu,uzudu, uzuldu...Bazen de çok bilir,baba ne cüretle bunu yaparsın..gibi..
Meşhur cümleyi de yazmam lazım buraya " Anne, klamottenlerimi wäschekorba werfen edeyim mi?"
 
Pyenses senin için ne kılıklara girdiğimizi  görebilsen..Alnımda madenci ışığı ile hikaye okurken nasıl görünüyorum ki senin gözünde? Ya da senin için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan baban bir kahraman gibi değil mi sence? Ve abin.. "Şeker koymayın çaya,Hase elini bandırsın yeter"  diyen abin sevgiye nasıl doyuruyor seni? İşte böyle güzel saçlı Rapunzel,sen de öpücüklerini lutfet yeter bize.. İyi de doğmuşsun maaşallah gülden güzel kızım



26 Ocak 2021 Salı

Tabiiki Ta-bi!

Tabilayn 16 yaşına girmiş bugün.Bu yıl herkes gibi çok farklı bir 15 yaş geçti diyebilirim.Çok sevdiği evinden çıkmadığı, Ps4 koltuğuna yapıştığı, okulun, dersin, ödevlerin selâsının okunduğu bir yıl. Mesela koskoca ramazanı rahat rahat oruç tutarak, sahuru iftarı birbirine geçirerek başka bir ramazan olmaz sanırsam. Gelsin lahmacunlar,gitsin suda balıklar.. Sonra sınıfta kalma yoktu mesela. Toz pembe olmayan şeyler de vardı tabi. Örneğin maçlar yoktu, antrenmanlar  yoktu ve özenerek aldığı salon ayakkabılarını giyemedi:( Evet belki de bir ev sever için en üzücü şeydi bu. Home sweet home sonuçta..
  Taha Bilal tabiiki oturdu, film izledi, fortnite oynadı (şaka:), nadiren ödev yaptı, bazen okula gitti , bol bol yedi, sonra yine yedi,fakat iyi yedi.Korona ilk döneminde 9 kilo aldı.  Berberler kapalı olduğu için uzayan  saçlarını annesi olarak bendeniz kestim. Übergang yap deyip duruyordu,sonunda yaptım ve galiba beğendi. 

Yani işte evde geçince günler, dışarıda pek fazla hayat yoktu. "Hayat eve sığar" sloganını tam manasıyla eve uydurduk. Aslında sıkıcı olmadı ama en çok zorlandığımız, ve hatta pek pek çok zorlandığımız, hatta ve hatta pertimizin çıktığı konu her zamanki gibi beyimizin ödev konusu oldu. Öğretmenler saldı biz de saldık. Saldıkça saldık. Tam bu sene notlar iyi geliyor dediğimiz yerden vurdu bize oğlumuz:) Biz de ona vurduk tabii. Fiziksel şiddet olmasa da verdiğimiz cezalarla vurmaya çalıştık kendisi sıkı bir mazoşist olduğu için , vurdukça güldü ve tüm cezalara katlanmak şöyle dursun, hayatında dönüm noktası olan cezalar oldu. Almanca'dan( belalısı) 6 alınca, ceza bulma konusunda doktorasını almış biricik eşim
 ( Buraya iltifat koyayım:) Harry Potter serisini okumasını şart koştu. İlk cilde yine bizim zorumuzla ve kitabı günlere bölerek başladı sonradan elinden bırakamadı. Birlikte film serisini baştan sona izlerken, bize sürekli "Kitapta şöyleydi , kitapta aslında şöyle olmuştu"  demesi biraz gıcık verse de, bu mecrada kaliteli bir film serisi seyrettiğim için ben de mutluyum doğrusu...
 
Evet yine ve yine kardeş sevgisi doruğundaydı. Kardeşini  çok severken bunaltması, aşırı düşkünlüğünden sinirlendirmesi, merhametinden perişan duruma düşürmesi peki:) Zıtlıkları yaşatıyor.  Bir cümle yazıp bu bahsi kapıyorum. " Şekere gerek yok Hase, elini çaya bandır yeter" ufjffgdkhivi

Rambo yezeli fırtınası, nevresim takımı düşmanı, " Pullovamın kaput olmasını istemiyorum" " Kazağım kıllaştı" gibi harika cümleleriyle Türkçe devrimcisi,cemaatle namazın her daim geciken müdrîki, evimizin çöpten sorumlu devlet bakanı, alzeimerin şifasını bulan, ödev düşmanı, yemek öğütücü biricik oğlumuz iyi ki doğdun. Seni çok seviyoruzz



8 Ocak 2021 Cuma

Başörtü mağdurluğu..enter!!

Sene 90'lar.. 14 yaşlarındayım, beklediğim vesile geliyor ve ben de KENDİM karar verip başörtü takıyorum.Tabi o zamanlar öyle "kızım tesettüre girdi" partileri, mevlitleri, alış verişleri yok. Yani karar verdiğinin günü ablanların başörtü çekmecesinden bir eşarp verirler ve takarsın. Şaşılacak bir iş değil benim için, sülalesi imam hatipli babası hoca olan biri için beklenebilecek bir hareket:) Başörtü takan biri olarak toplumun benden bazı beklentileri tabii ki olacak. Misal başörtü ile beraber beynim de kapanıyor,içerisi güneş görmediği için,kullanılmayan dip köşeler gibi örümcekleniyor! Ayrıca amansız bir hastalığa yakalanmış,kaçılması gereken bir tipsindir ve başörtün muhtemelen bir yerlere takılacağı için geleceğe ilişkin kariyer planları asla olmayacak biri oluvermişsin insanların gözünde!

O günden sonra aslında insanların benden tam olarak ne beklediğini asla anlayamadım. Mesela halk otobüsündeki teyzenin ,karşımda gözleriyle beni neden ezmeye çalıştığı ,bana bakıp yakasını silkmesindeki sebep? İçimden "ben Atatürk'ün gençliğe hitabesini ezbere biliyorum" diye bağırıyorum da duymuyor..Hani hababam sınıfı izleyenler bilir tüm sınıf ayağa kalıp ezbere söylüyor ve kel Mahmut hocanın yanındaki utanıyor. Yapsam mı bende ,şimdi şuracıkta  otobüste:)İşte umut dünyası o zamanlar Atatürk ilke ve inkılaplarını filan ezbere bilmenin erdem olduğu bir dönem işte. Aslında o da benim için "şeriate hayır "mitinglerinde  ön safta "Türkiye laiktir laik kalacak " diye çemkiren, perması tiftiklenmiş, dudakları artık ruj tutmayan,topuklarının yarıklarına kağıt soksan kalabilecek teyzelerden biri olarak kaldı. Gözümün önünde canlandı şu an fhdxjjhk!

Yine bir gün imam hatipten bir arkadaş ,her zamanki olağan durumlardan biri olarak,başörtü iğnesini yutunca hemen yan taraftaki hastahaneye götürdük. Sahi iğnesini yutmayan var mıdır?Hemşire hanımın dediği doğru muydu gerçekten? "Bu başörtü sizin başınıza daha çok bela olur"  diyordu.İki kelime etsen hastahane kapısında bulabilirsin kendini, "Şu kızlara haddini bildiriniz" deyiverse maazallah! Bir dahaki iğne olayında ne yaparız biz.İşini yapmayıverir,sinir olur eline muhtaçsın ya öyle bir dönemdeyiz.Ama kimse de ağzını tutmuyor ki mübarekler sokakta bile herkes canının istediğini söylüyor sana. İnsanların iç sesi dışarı dışarı bağırıyor. Bahçeli,Beşevler tarafında gezersin, Fadime Şahin'lere bak derler,  Cebeci taraflarında irtica hortladı derler, pantolon giyersin, üstü cami altı kilise derler. Kendi hemcinslerin de rahat vermez, çarşaflı kardeşler, böyle giymeyin diye sokak vaazları verirler. İmam hatipte azıcık boğazın açılsın boynuna "pat" diye vurup ,iman tahtan görünüyor derler.Sıfır şaka.. Toplum yüzüne yüzüne konuşuyor acımadan.. 

Ben de öyle sahiplenmişim ki örtümü , birkaç sene içinde kendimden bir parçam oluverdi. Ne amcaların pardüsen çok uzun yerleri süpürüyor, eve gidince yıka demelerine aldırıyorum( abartısız)  ne de o zamanki elbise  kıtlığından uyduramadığımız kombinlerimin derdindeyim. Hatta 17 Ağustos depreminde komşular ayaklarında şip şip terlikler ve gecelikleriyle kendilerini sokağa atarken, ben aynı zaman zarfında, iç eşarbını takmış, yan iğnesini bile unutmamış olarak bir kontes edasıyla merdivenlerden iniyorum. Kendini aşağıya atan bi  bana bakıyor, sen... ne ara..  Eee el çabukluğu marifet:)

Üniversite yılları desen tabiiki imam hatip çıkışlı olduğun için puanın kesilecek ve sınavda full çeksen bile öyle doktor, hakim, mühendis olman bir rüya. Sınıftaki arkadaşlardan uçak mühendisi olmak isteyen bile vardı, uçmayın ve paşa paşa ilahiyat seçin diyorum onlara ki o da çok zor artık. Yoğunluk var haliyle herkes kendini ilahiyata atmak istiyor. İlahiyat okusan bile orada bile başörtün dert olur ve en güvenli sahanda bile  başörtü sorunu gelir ve çatar. Şunu söylemeliyim ki ben her şeye rağmen başörtü mağduru edebiyatı yapacak son kişilerden biriyim. Hiç değilse okulumda şans eseri kanun uygulanmadı. Okulunu bırakan,kaydını donduran bu şekilde senelerini kaybedenler.. Mesela abimin hanımı Fatma.Çok çok iyi bir dereceyle üniversiteyi kazanıp, ülkesini bırakarak  yurt dışında okumak zorunda kalanlar.. Mesela görümcem Neşe.. Asker eşi komşularından eski fotoğraflarını, namazlığını, hatta okuduğu Kur'an'ını köşe bucak saklamak zorunda kalanlar..Mesela Sena ablam..Dövülen,aşağılanan , polis tarafından tartaklanan, kendi mezuniyet törenine alınmayan, ...Tabii bunun yanında bir kelime ile okulunu bırakabilecek, başörtüsü uğruna mezuniyetini yakabilecek olanlar neyin savaşını vereceklerdi, mesela eşim Yasin? Tüm bunlar şaka mı? Yoksa bir hallüsinasyon mu gördük biz? Siz de hep mağdursunuz , yıllarca sömürü yaptınız,timsah gözyaşları döktünüz  diyenler nerede yaşıyordu? Ne vardı destek değil de bari köstek olunmasaydı? Geçen geçti elbet,sel gitti kum kaldı. Biz o yüzden başörtümüze iğne ile değil yürekle bağlandık, değerini hep bildik,kutsal saydık. İnşallah bu millet tekrar o günlere dönmez ancak Ebu Cehiller ölmüyor,kıtalar ,zamanlar dolaşıyor...O gün gelmeden , nasıl bir duruş sergileyeceğiz, işin neresinde duracağız, dahası bunun çilesini çekmeye hazır mıyız?..

O dönemler çokça dinleyip ,efkar basmasını istediğimizde playlist :)

Zalim güçlü olsa da,
Örtüne dil uzatsa da,
Zafer bizimdir bacım.
Atsalar kor ateşlere 
Sen sabret bacım. 
.....
Aldırma söylenen o sözlere,
Sen dağıt etrafa mis kokunu,
Yeşerecek sevdan,kutlu tohumlarla,
Körpe dudaklarla..
....
Ey sevda kuşanıp yollara düşen,
Bilesin bu yollar dağlar dolanır,
Yare ulaşmadan düşersen eğer,
Yarına sesinin yankısı kalır

Hey gidi günler....





Arsiv

FEEDJIT Live Traffic Feed

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...