27 Aralık 2020 Pazar

Bu adam da benim babam işte!

Babam, dünyasını değiştireli tam 20 yıl olmuş bugün. Dile kolay, kalbe zor. Daha dün her zamanki köşesinde uyukluyordu, piknik için uygun günü kolluyordu, gözlerini kırpıştırarak köye yaptıracağın evin planlarını çiziyordu, vs vs... Hem de,  babasını, çocuk diyebileceğin yaşta kaybeden herkesin kullanacağı bir tabirle "erkenden"  gitti.

     Gelinlik giydiğimi görmeden, eşimi çocuklarımı tanımadan ,evimde bir bardak çayımı içmeden...gibi duygusal cümleler de kurabilirim devamında. Ama bugün yazacaklarım daha çok bıraktığı izlerle ilgili olacak. Böylece hatıralarımda hep capcanlı kalacak. 

 Anneciğimin özenle ütülediği, asla çift kat izi göremeyeceğiniz laci'leri ve her daim boyalı ayakkabısıyla karşımda pırıl pırıl bir devlet memuru. (Hâlâ rüyalarıma bu resmi ile girer.)
İşe devletin servisi ile gelip gidenlerden. İş dönüşü elinde hep bir levazım bakkal poşeti olanlardan. ( Hep de içinde bizim için lezzetli bir şeyler olur:) Hasta olduğumda Kızılay hamburgeri isterim, seneler sonra öğreniyorum ki ne de zormuş ona ulaşması, servise binmeyecek o gün, büfeye yürüyecek, oradan otobüs ..Ankara trafiği... Ama hiç söylemedi bunu. Fedakarlığı öyle öğrenirsin. 

Yüksek İslam mezunu diyanet çalışanı başmüfettişlerden..eski müftü. Tüm sanat eserlerini biliyor. Münir Nurettin Selçuk, Saadettin Kaynak dinleyip eşlik ederken bir yandan kızı için gazete kağıtlarından patron çıkarttığı bayramlık takım dikiyor. Çizgili kırçıllı kumaş. Şimdiye kadar giydiğim en iyi bayramlık.. Mutfakta bir aşçı, yeri gelince bir ressam. "Baba sen hoca olmasaymışsın her şey olabilirmişsin" diye sorduğum ve şaşırdığım bir sürü "şey" i hakkıyla yapıyor. Çok fonksiyonlu insan olmayı da böyle öğrenirsin.

Nice büyük şahsiyetlerle oturmuş kalkmış, başbakan,bakanlar sofralarında yeri olmuş ama bakma onlara.. Haftasonu fırsat bulur bulmaz soluğu köyümüzde , sıcacık babaanne dede soframızda alırız ya işte o sofra babama göre asıl "Bey Sofrası"dır. Ve hep aynı bilmece, illa sorulacak: Çulluca çaputluca, beyler önünde kıymatlıca?" Hep bir ağızdan bağırırız: Haşhaşlı gözlemeee:)Yaz da olsa köyün soğuğu bol olur ,o soba hep yanar. Yanında yorgun, kırışmış elleriyle 1.45lik boyuyla minyon babaannem kaç kilo hamur yoğurur o hafta sonu.Orada da köylü Süleyman'ı görürsün devlet memuru Ankara aksanı adam yerine şiveli konuşan  lastik ayakkabılı, çocuklarına süt sağan bir Sorkun'lu görürsün mütevazılığı da öyle öğrenirsin..

Yurt dışında bir devlet erkanıdır artık son demlerinde. Eve yığınla hediye geliyor Kur'an kurslarında dağıtılmak üzere talebelere hediyeler..Ama öyle çok. Bir seferinde yüzlerce kol saati geldi. Bir tanesini almak için davrandım, onlar bizim değil dedi. Biraz gücendim olayı kavramayan beynimle. Çocukken de hep böyle yapardı. Üzerinde DMO ( Devlet Malları Ofisi) yazan hiç bir eşyayı kullandırmazdı. İşte hak hukuk meselelerini de öyle tecrübe edersin.

Daha ne yazsam...Bülbülüm deyişi kulaklarımda; yorgunluğu,sevinçleri, hayalleri, umutlarıyla karşımda,  koskoca bir baba geçti hayatımdan. Bazen bakışlarımın dalıp gittiği bir piknik alanında, bazen onun sevdiği bir şarkının sevdiği bir nakaratında, bazen de sadaka-ı cariye olarak düşündüğüm bir dersin sonundaki Fâtihâ'da.. Çok sevdiklerin  ölse de sende ölmüyor..yani babalar ölse de ölmüyor...O zaman ruhuna el-Fâtihâ. 





  

19 Aralık 2020 Cumartesi

Bir takım verimli işler ve Ezgiloji:)

Bazı dönemlerde çok verimli,dinamik, aktif ..(işte öyle enerjik ne kadar kelime varsa onlardan..)  hissedersin ya tam da o zamanlardayım. Hatta bugün zirveydi diyebilirim. Buna bazı şeyler sebep olmadı değil tabiiki,örneğin sessiz vlog Ezgiloji'nin hakkını ödeyemem. Mutfağa giriyor,buzdolabı temizliyor,kitap kahve köşesi hazırlıyor sadece izlemek bile hayalgücünde kıpırtılar oluşturuyor. Bir de cüzdanında eksiklikler:) Kızın mutfağında gördüğüm şeyler bende ne kadar da eksikmiş! Hani bir şey alırsın, hayatını ne kadar kolaylaştığını deneyimlersin  ve dersin ki ben bunu daha önce neden almadım..ya da nasıl aklıma gelmedi.. Bunlar neler mi? Mesela şu: 

Öyle basit, öyle ucuz..ama aklıma gelmedi işte Ezgi' de gördüm ve ampül yandı. Online dersler sırasında, ya da bir tarifi hem okuyup hem yaparken ya da netten bir şeyler not alırken, telefonun arkasına koymalık eşya arıyorum,bir çaydanlık, altı kaymayan bir tabak.. Eve bugün geldi ve ben en az 5 kere kullandım:) Bugün ayrıca bir çok alış veriş yaptım amazondan.Ayrıca takıldığım tüm Ezgi videolarını bugün kırmızıya çevirdim bitti.Şimdi her hafta yeni videolarını beklemek zorundayım:(

Verimli günüm mutfakla devam etti tabii ben Ezgi'den de çok etkilenmişim nerden neyi değerlendireyim neyin suyunu ne için kullanayım,ziyan olacak ne var diye bir süre araştırmadan sonra 2 aydır duran elmalarla işe başladım!!! Ayşen's Kitchen'da gördüğüm ve ss aldığım ( Bu da bir sorun tabi Ss alınır ve birikir o sayfa asla erimez) bir elmalı pasta yaptım. Elma püresi pişince bir miktar buzluğa attım küçük tatlı krizleri için.. Sonuçta şöyle mükemmel bir şey oluştu:
 ( Yanlışlıkla osmanlı tuğralı tabağıma koymuşum sunum anlayışım bu:)

Tabiiki mutfakta geçen verimli dakikalar programıma devam ediyorum. İki gün önceden kalma bir tabak eriştemi, ve kızımın tabakta mahzun bıraktığı bir tavuk parçasını gözüme kestirdim. Hemen şahane bir yoğurt çorbası oldular. Hatta pastadan kalan bir miktar quarkı da ekledim.O da şahane olmadı mı? Dün zaten börekten kalma lahanalarla turşu yapmışım ve maydonozları toptan ayıklayıp, yıkayıp kutulamışım  yani bi ferahlama ..bi rahatlama.. Gözüm bayat ekmeklerde..Onlar da küp küp kedilsin, tereyağda kızartılsın, baharat şöleni ve al sana çorbaya nefis bir kroton.. İşte mutfakta geçen saatlerim Ezgi sayesinde daha uydurukçu, pratik, değerlendirmeci oldu. 
 
Haftasonu cami derslerinde çocuklara hazırladığım namaz kılan çocuk figürlerini yazıcıdan çıkartıp camiye götürdüm, anneler alıp evlerine götürüyorlar ve faaliyetler evlerde devam ediyor. Bunun bir parçası olduğuma çok seviniyorum. Geçen haftalarda hazırlayıp çocuklara hediye ettiğimiz  yemek duası runnerları hakkında bir anne şöyle demişti: Ben de öğrenmiş oldum hatta aile grubuma attık onlar da öğrendiler. Bundan daha güzel ne olabilir? Bu bana bir diğer etkinliği hazırlamam konusunda şevk veriyor.
Güzel bir havada, eşimle bir tur yürüyüşten sonra şimdi bir MTO dersi, tarçınlı elmalı pasta, mum ışığı, çay ile günü bitiririm. Yazmayı gerçekten özlemişim.Keşke daha sık yazabilsem:(

30 Kasım 2020 Pazartesi

38!

Sadece yaş günü yazısı için geldiğim benim emektar bloğum; ilk göz ağrım, instagram, twitter, facebook yokken buralar hep tarlayken olanım,yine ne varsa sende var diye geldim, iki kelam edelim, iki lafın belini kıralım diye belimi büküp kapında bittim. Belimi büküp demişken aslında pek de iyi bir sene seçmedim yanına gelmek için..Yazacak pek de güzel,pek de umutlu şeylerim yok bu sene senin için ama olsundu.İnsanın hayatında hep düzlük yok ya!.. Yamuk var, dikdörtgen prizma var, silindir var, piramit var.. Geometrik şekillerle dolu bir hayat yaşamıyor mu insan? Ben de bu sene taşlıklı tâlî yollar, güllerin dikenleri, yoğurdun ekşisi,kirazın kurtlusu, kağıdın samanı, üzümün sapı, bıçağın körü, teflon tavanın çizilmişi, malın defolusu, vb... Bu bahsi açmayalım da zihnimden ,kalbimden, fikrimden, zikrimden uçup gitsin, temiz sayfalardan devam edelim..Zaten de kötü bir filmde kötü bir başrol oyuncusu değil miydik haddı zatında!??

Depremler, bir yarasanın ettikleri konulu  virüs( ya da dış kaynaklı bir düzmecedfghgth) , volkanlar, yangınlar ..değişik bir senenin içinden geçtik.Korona dönemi için söylenecek pek bir şeyim yok. Evde kalıp sessizce takılmak, dezenfekte, maske, sarılan filmler, kitaplar, araya karışan sahurları iftarlara bitişmiş bir ramazan, başta stand up showa benzettiğim sonraları alıştığım online sohbet ve dersler..Başta gerçekten iyi geldiğini hepimizin itiraf etmesi gerekiyor sahi nereye kadar giderdi ki bu koşuşturmacalar.. Sonraları da alıştık gitti zaten , olağanüstü halden sonraki normal yaşama nasıl  uyum sağlayacağız onu düşünürüz bir süre de... böylece geçer hayat gaylemiz.Koronada iyi şeyler mi ne ? Yasin biliyor:) Hem sonra daha az çamaşır yıkadık, okul yok,antrenmanlar yok, kirli çamaşır yok.

Bu süreçte hayatıma yön veren önei bir unsur daha oldu. Sabahattin Zaim Üniversitesi'ne Yusuf Kaplan önderliğinde bir MTO talebesi oldum. Bu yılın zirvesiydi diyebilirim. 5 kişilik başladığımız okuma halkamız bizi böyle bir güzelliğe yönlendirdi. Şimdilerde devam ediyorum halen .Belki de o olmasaydı gerçekten "kafayı yiyebilirdim" . Gerçi Yusuf hocamız "size bir şey anlatacağım kafayı yiyeceksiniz " deyip duruyor .Aynı kapıya çıkıyoruz gibi bir şey..

Eve iki misafir geldi bu sene. Biri sarı fıstık,biri mavi fındık. Pisletiyorlar,korkup tırsıyorlar,yaklaşmıyorlar filan ama seslerini duyunca bile insanın kulağı yumuşuyor. Uyumaya yakın kabarıyorlar, fıstık fındığı dövüyor çoğu kez, salıncağına bindirmiyor, bakıp bakıp iç geçiriyorum ne zaman bunların kafalarından öpebilirim diye ama o gün hiç gelmeyecek gibi..

Bu sene bir sürü yemek yaptım, yeni tarifler öğrendim, masumlar apartmanına başladık kızımla, yeni süpürgemin keyfini çıkardım, yeni minik odamın da.. Bollywood'un dibine vurdum, Deliyürek 'e başladık, yeni yeni şiirler dinledim kocamın güzel kalbinden ve ağzından.. Evet bu benim için yeni ve çok çok özeldi. Şerden hayırlar çıkar mı? Çıkar..Kıssasdan hisse mi? Hisse..
Yiğidi gül ağlatır mı? Dert söyletir..Seni seviyor muyum? Çok seviyorum My Hero ..

Arsiv

FEEDJIT Live Traffic Feed

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...